
Karım Kerhane Orospu ‘su Oldu
Kerhane Orospu ‘su Karım! Hüseyin bey varlıklı, özel şoförü olan, uluslararası ticaret yapan bir iş adamıydı. İyi yanı, Hasan abinin daha önceden gönderdiği kişiler gibi mafya kılıklı suçlu kişilerden değildi. Haftadan haftaya yüklü ödemeler yapıyordu Hüseyin bey, hem de karımı sikmese bile.
Çocuğumuzla eski düzgün aile yaşantımıza dönebilirdik aslında. Elimize geçen parayı 5-6 ay tutabilirsek, belki küçük bir ev peşinatı öder taksitle ev bile alabilirdik. Ancak işler böyle yürümüyordu, karımın lüks harcamaları, kıyafetleri, kuaförü, her gün dışarıdan yemek siparişleri oldukça masraflı oluyor, Hasan abi bunları ödüyor ve paranın tamamını da alıyordu. Hasan abi kendisine eski ama lüks bir araç da satın almıştı karıma imzalattığı senetlerle.
Hüseyin bey ise karımla bizim evde bir araya gelmiyordu, Hasan abi (Dışarı yollamayalım, polise yakalanır!) demesine rağmen bu kuralı Hüseyin bey için bozmuştuk. Karım ise zaten artık olanı biteni tam anlamıyordu, her gün Hasan abiden aldığı sarma sigaralar ve sakinleştirici denilen hapları almaktan ne yaşadığını anlamaz durumdaydı. İki ay kadar böyle geçti. Bir gün Hüseyin bey arkadaşlarıyla boğazda bir gece tekne eğlencesi düzenlediği için karımla randevu ayarladı. Karımın randevularına Burcu abla bakıyordu. Burcu abla o günlerde karımı giydirip makyajını yapıyordu. Hüseyin bey düz orospulardansa aile kadını evli çoluklu çocuklu eskiden namuslu kadınları sevdiğinden ve bunu arkadaşlarına ispat etmek istediği için zaman zaman beni de davet ederdi. Boğazdaki tekne gezisi için de beni davet etti. O gece yine mühim iş adamları olacaktı. Uzun zamandır aklımda olan, son kez iyi bir para alıp karım ve çocuğumla İstanbul’u terk edip memleketimize dönmek için yapmış olduğum planı uygulamaya karar verdim. İnternetten aldığım küçücük düğme gibi olan gizli kameraları gömleğime, paçama, karımın çantasının kapağına karıma bile fark ettirmeden yerleştirip diktim. Cumartesi gecesi Hüseyin beyin şöförü kapımızı çaldığında karım yine şahane hazırlanmıştı. Kahverengi dantelli şeffaf bir bluzu vardı üzerinde, içinde sutyensizdi. Dışarı çıkarken çok şık ince bir ceket giyip sutyensiz memelerini saklıyordu. Altında dizine kadar yine koyu kahve dar etek vardı yandan yırtmaçlı. Yırtmaç eteğin beline kadardı. Yürürken açılmıyordu ama oturunca jartiyerinin askısına kadar açılıyordu. Külot giymemiş sanmıştım, ancak önü küçücük, arkası sadece ip mini bir tangası vardı altında. Şöför, ben ve karım bizim otoparka indik. Kapıcı yine bizi gördü, sırıtarak kafasını salladı, sanırım artık anlamıştı karımın yaptığı işi. Bozuntuya vermeden arabaya bindik. Karım arkaya Hüseyin beyin yanına, ben de yine öne oturdum. Yolda pek konuşulmadı zaten, karımın kafası hep iyi olduğu için artık o eski canlılığı yoktu. Hüseyin bey fermuarını açmış karımın eline vermişti, karım da da Hüseyin beyin sikini okşayıp sıvazlıyordu. Buna artık hepimiz alışmıştık, hep böyle yapıyorlardı. Bebek civarı tekneye ulaştık, şöför bizi tekneye kadar götürüp geri döndü, bizimle gelmedi. Teknede bir kaptan ve bir yardımcısı, bembeyaz giyinmişlerdi ve 3 tane de Hüseyin beyin iş arkadaşı vardı. Pos sarı bıyıklı, uzun boylu şişman olan Alman iş adamıymış. Diğerleri Türktü. Hüseyin bey beni ve karımı tanıştırdı arkadaşlarına. Normal karı koca olarak tanıştırdı. Hüseyin bey bir yandan bizim ailemizi anlatıyor bir yandan karımın götünü okşayıp pandikliyordu. Adamlar neşeyle ağzı kulaklarında Hüseyin beyi dinliyordu. Kaptan ve yardımcısı hiç bakmıyordu bizim tarafa, duruma alışkın ve sır tutan tiplerdi belli ki. Zaten Hüseyin bey söylemişti çok güvenilir insanları alıyoruz buraya diye. Karımın çantasındaki ve benim üzerimdeki gizli kameralar ile çok önemli kayıtlar yapılacaktı. Çünkü hepsi önemli iş güç sahibi insanlardı. Teknede yemek hazırlanana kadar sadece Hüseyin bey karımın götünü ve memelerini ellemişti. Yemek zamanı gelince alkol servisi yapıldı, herkes neşelendi. Müzik de açılınca karımı önce slow danslara kaldırdılar sırayla. Hüseyin bey ve üç arkadaşı sırayla karımla dans ettiler, her dansta da götünü avuçladılar, boynunu dudaklarını öptüler karımın. Bunları yaparken bana bakıp daha çok zevkleniyorlardı. Karımın elden ele geçmesini izlemem adamlara zevk veriyordu. Yarım saat sonra Hüseyin bey karımın kıyafetlerini çıkartıp iç çamaşırları ve jartiyer çoraplarıyla bıraktı. Loş ay ışığında karım harika görünüyordu. Benim bile sikim kalktı, ki adamlar zaten çoktan fırsat kolluyordu. Alman adam hiçbir şey demeden karımı kucakladı, alt kata doğru götürdü. Başıyla bana da (Gel!) diye işaret etti. Canıma minnet, zaten gizli kamerayla kayıt yapmak istiyordum. Alt kattaki lüks odanın köşesindeki koltuğa oturdum. Alman adam hızla soyundu, tam bir yağ tulumuydu. Siki sünnetsizdi. Ben de, karım da ilk kez sünnetsiz yarak görmüştük. Karım eline aldı ama adamın sikinin kafası görünmüyordu ucundaki deriden. Karım anlamaz bir şekilde başını kaldırıp adama baktı, ne yapayım der gibi. Alman adam gülerek birşeyler dedi, anlamadık, kendi eliyle sikinin derisini geriye çekip sikinin kafasını görünür yaptı, karıma nasıl yapacağını işaret etti. Karım da adamın sünnetsiz sikini öğrendiği şekilde emmeye yalamaya başladı. Çabucak kaldırdı adamın sikini. Kalkınca sünnetsiz olduğu tam anlaşılmıyordu, daha normal görünüyordu. Uç kısmı pembe, kalanı beyaz, kalınca bir yaraktı. Adam karımı güzelce yatağa yatırıp yüz yüze olacak şekilde üstüne çıkıp abandı karımın üstüne. Eliyle de sikini karımın amına yerleştirdi. Karımdan alışkın oluğum (Ayyy!) sesi çıkmadı, ama adam girince, “Ahhh!” diye ses çıkardı. Karım neredeyse hiç görünmüyordu şişman adamın altında. Gizli kameram iyi çekim yapsın diye sağa sola hareket ederek adamın karımı sikmesini kaydettim. Zaten 5 dakika sürmedi adam karımın amına boşaldı. Karımın üzerinden kalkıp giyinirken adam bana bir tomar Euro verdi. Hızlıca baktım, tahminen 1.500 Euro kadar para vardı. Ben paraları köşede sayarken o gitti, diğer iş adamlarından biri geldi yanımıza. O da hiç başka pozisyon denemeden karımı aynı pozisyonda sikmeye başladı. Amının içinin dölle dolu olmasını bile önemsemeişti. Belki de yeni sikilmiş am sikmek fantazisiydi adamın fantazisi. Karımın vücudunu beğendiği için hem sikiyor, hem memelerini yalıyor dişliyor, hem de heryerini okşayıp dudaklarını öpüyordu. Birkaç dakika böyle siktikten sonra beni fark etti ve “Aaa, sen de mi buradaydın?” dedi. Başımla (Devam et!) der gibi hareket yaptım. Adam da karımın güzel vücudunun tadını çıkartıp sikini karımın amının içinde zevklendirip akıttı amına. Adam işi bitince toparlanıp çıktı, çıkarken bana da bakıp, “Şerefsiz pezevenk!” dedi sırıtarak. Sırada Hüseyin beyin son arkadaşı vardı, o da beklemeden girdi içeri. Karımı yatarken gördü, amından akan döllere baktı ve “Bu ne yaa? Mundar etmişler!” dedi. Ben hemen, “Sileyim isterseniz?” dedim. Adam, “Silsen ne olacak, içini doldurmuşlar iyice baksana!” dedi. Ben de karıma, “Aşkım kalk temizlen banyoda!” dedim. Karım bana anlamaz bakışlar attı, kafası iyiydi çünkü. Adam, “Yok yok, gel bari amcık ağzını sikeyim!” dedi karıma. Bu adamın siki aynı Hasan abinin siki gibi uzun ve kalın su hortumu gibiydi. Karım yatarken adam memeleri üzerine çıkıp sikini karımın ağzına soktu. Karım da profesyonelce adamın sikini yalayıp emdi. Adam her dakika geçtikçe siki sertleşiyordu ve sikini daha çok sokuyordu karımın ağzına. Arada öğürmeye başlamıştı karım, gözleri yaşarmıştı. Adam, “Olacak olacak!” diye mırıldanıyordu ve karımın boğazına kadar itekliyordu koca sikini. Karım bir ara nefessiz kalınca nefes almak için ağzını kocaman açınca adam bunu fırsat bilip sikini hızlıca karımın boğazına soktu, eliyle de karımın kafasını çekip kaçmasına engel oldu. Taşakları dışında tamamı karımın ağzında ve boğazındaydı. Ancak üç dört saniye sonra karım sarsılıp öksürünce adam sikini geri çekti ve karım adamın üzerine kustu. Bir anda ortalık battı. Karım gözleri kapalı öksürürken, “Suuu! Su ver!” dedi. Adam kusmuk içinde pis sikine bakıp şaşırarak kaldı öyle. Ben su için ayağa kalkınca, adam karıma sert bir tokat attı ve “Sen kim, orospuluk kim lan? Biz de seni bir bok sandık!” dedi. Bir tokat ta diğer yanağına atınca, ben, “Hey, ne oluyor?” diye adamın yanına doğru hamle yaptım. Sesler dışardan duyulmuş ki, kaptan ve yardımcısı içeri girip beni tuttular. Adam da karıma tüm gücüyle iki tokat daha attı. Karımın dudağı kenarından kanamıştı, gözleri kapalı, halen, “Su verir misin!” diyordu bana. Tokatlandığını bile anlamamıştı. Tabii bu tatsız olayla gece sona erdi. Hüseyin bey bana çok kızdı. Ben de, “Benim ne kabahatim var ki?” dedim, ama dinlemedi. Karaya yanaşıp bizi tekneden indirdiler. Karım zar zor giyinmiş, ama ceketi teknede kalmıştı. Sütyensiz bluzu ve yırtmaçlı eteği ile yolda herkes bize bakarken taksi bekledik. Neyse ki taksi çabucak geldi de binip eve döndük. Evde karıma duş aldırıp yatırdıktan sonra hemen gizli kameraları laptopa bağlayıp kaydedilmiş görüntülere baktım, adamların hepsi de kayıtlarda çok belirgindi. Kayıtları hem laptopa, hem telefonuma, hem de bir flaş belleğe aktardım. Sonra da Hüseyin beye görüntülerin bir kopyasını mesaj attım ve “Dördünüz adam başı 50’şer bin dolar vereceksiniz, yoksa kayıtları ifşa ederim, karımı darp ettiniz diye sizi polise de veririm!” diye yazdım. 200 bin dolar buralardan kaçmak için yeterliydi. Hasan abilerden ve herşeyden kurtulmuş olurduk. Bu yaptığım şantajdan Hasan abi ve Burcu ablaya hiç haber vermedim tabii. Ertesi sabah Burcu abla kapımızı çaldı, gözetleme deliğinden baktım oydu. Dikkat çekmemek için kapıyı açmaya karar verdim. Ancak kapıyı açınca kapıda Burcu ablanın yanında merdivenlerde bekleyen (Hasan abinin daha önce yanında gördüğüm pis kabadayı kılıklı) üç genç daha olduğunu fark ettim. Burcu abla hızla içeri girip yatağında uyuyan oğlumuzu aldı. Oğlan zaten Burcu ablayı çok seviyordu. Burcu abla hiçbir şey söylemeden oğlanla beraber evimizden çıktı, gitti. Üç pis genç de hiçbir şey söylemeden içeri girip kapıyı kapattılar. “Ne oluyor?” filan dediysem de cevap vermediler. Biri ensemden tutup başımı salondaki yemek masasına yapıştırdı, kımıldayamıyordum. Diğeri de bir bıçak çıkartıp yanağıma batırıp uzunca bir çizgi halinde kesti. Çok kanamadı, ama canım çok yanmıştı. “Git pansuman yap kendine, ömür boyu da bu ize bakar bir daha yavşaklık yapmaman gerektiğini hatırlarsın!” dedi. Üçüncü genç bu arada telefonumu, laptopu ve belleği bulmuş, kayıtlara bakıyordu. Anladım ki, Hüseyin bey durumu Hasan abiye anlatmış, bana 200 bin dolar vereceğine çok daha ucuza Hasan abiden kayıtları istemişti. Karım halen uyuyordu ve olanı biteni bilmiyordu. Beş dakika sonra Hasan abi geldi. Elemanlardan kayıtları aldı, “Aferin çocuklar!” dedi, biraz da harçlık verdi onlara. Üç kuruşa çok kıymetli kayıtları almışlardı. Bu arada karım Hasan abinin sesine uyanıp geldi ve “Hasan abiciğim nasılsın?” dedi. Hasan abi, “İkiniz de büyük hata yaptınız!” dedi. “Ne oldu ki abi?” dedi karım. “Şantaj yaptınız lan, daha ne olsun?” dedi. Karım anlamadığı için bana baktı. Ben ise kestikleri yanağıma uzun bir plaster yapıştırmakla uğraşıyordum. Hasan abi karıma o sakinleştirici dediği haplardan verdi, içirdi. Sonra da belki 40 tane senet çıkardı, boş olarak hepsini karıma imzalattı. Karım anlamıyordu zaten neyi imzaladığını. Sonra bize, “Araba bekliyor aşağıda!” dedi. Benim üzerimde eşofman, karımda pijama vardı. “Giyinmenize gerek yok!” dedi. “Neden abi?” dediğimde, çeneme öyle bir yumruk attı ki, şimşekler çaktı gözümün önünde, yere düştüm. “Konuşma ulan!” dedi sertçe Hasan abi. Mecburen aşağı indik. O pis üç genç aşağıda Hasan abinin arabasındaydı. Hepimiz aynı arabaya binip yola çıktık. Kimse konuşmuyordu, saatlerce yola devam etti Hasan abi. İstanbul’dan çıktık, saatler sonra Ankara‘yı geçtik, sadece arada benzin almak için duruyorduk. “Nereye gidiyoruz?” dedikçe burnuma vuruyorlardı. Sanırım burnum kırılmıştı. Karım zaten hapların etkisinde uyuyordu… Yaklaşık 13 – 14 saatlik yoldan sonra Gaziantep’e geldik. Mahallenin birinde arabadan inip kapısında bekçi olan demir bir kapıdan pis döküntü tek katlı evlerin olduğu kısa bir sokağa girdik. Kerhaneymiş. Hasan abi karımı kerhaneye satmış. Kalacağımız evi gösterdiler. Üst katı derme çatma bir eski TV ve yatak olan bir yerdi. Alt katında da çalışacağı yer varmış. Geçerken gördüm, metal eski paslı bir kova içinde su, pis bir çarşafsız yatak, lavabo ve musluk vardı. Bina girişinde de sanırım görevli olduğunu sandığım kişi vardı. O gün olayın şoku içinde üst katta yatıp uyuduk. Ertesi gün pazartesiymiş, çalışma yokmuş. Evleri işleten adamlar borçlu olduğumuzu, karımın iki sene kadar çalışacağını, aksi durumda hem şantajdan hem senetlerden hukuki işlem olabileceğini, ilaveten başımıza bela olacaklarını söylediler… Biraz para kazanmak için mutlu sonlu masaj salonundan çıktığımız yol böylelikle genelevde sona erdi. Şimdi karım genelevde günde 15-20 kişinin altına yatıyor, kısa kısa sikiliyor. Muayenesi de yapıldı, orospu vesikasını da çıkartıp resmi yerlere kaydettirdiler. Oğlumuz ise artık Burcu ablalarla yaşıyor.
Ayrıca okumak isteyebilirsiniz: Adana Anjalika Mutlu Sonlu Masaj Salonu